Untitled
çeşit — is., di, Far. çeşīden 1) Aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nev Her çeşit insanı kavrayacak bir sunuş tarzı vardı. H. Taner 2) Canlıların bölümlenmesinde, bireylerden oluşan, türden daha küçük birlik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çeşit çeşit — sf., di Çeşitli olan, türlü türlü Varsayın, ayaklarının altına çeşit çeşit kürkleri ben sereyim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
insan çeşit çeşit, yer damar damar — toprağın her kesimi ayrı ayrı nitelikler taşıdığı gibi, insanlar da küme küme ve tek tek birbirlerinden ayrı nitelikler taşırlar anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
bin çeşit — sf., di Bin türlü … Çağatay Osmanlı Sözlük
MAARİF-İ MÜTENEVVİA — Çeşit çeşit bilgiler MAARİF İ UMUMİYE NEZARETİ Maarif vekâleti. Milli Eğitim Bakanlığı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MUHTELİF-ÜL CİNS — Çeşit çeşit cinste. Muhtelif cinste … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MÜTENEVVİ’ — Çeşit çeşit, muhtelif, çeşitli, değişik, türlü türl … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
NEV’ — Çeşit, sınıf, cins. * Taleb etmek. Meyletmek, eğilmek. İki yana sallanmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
makule — çeşit; tür; soy … Hukuk Sözlüğü
nevi — çeşit; tür … Hukuk Sözlüğü
ayrışık — sf., ğı 1) Ayrışmış olan 2) Ayrı türden, çeşit çeşit, muhtelif, heterojen 3) kim. Farklı yapıda olan, heterojen, ayrı cinsten … Çağatay Osmanlı Sözlük
bitter — is., Alm. Bitter 1) Bir çeşit acı bira 2) Bir çeşit ardıç rakısı 3) Acı çikolata … Çağatay Osmanlı Sözlük
cins cins — sf. 1) Çeşitli, çeşit çeşit Önümde billur kâselerde çiçek gibi elvan elvan, cins cins şekerler… R. H. Karay 2) zf. Türlerine göre … Çağatay Osmanlı Sözlük
elvan elvan — sf. Çeşit çeşit Elvan elvan kokun gelir / Yâr oturmuş yele karşı. Karacaoğlan … Çağatay Osmanlı Sözlük
insan — is., Ar. insān 1) İki eli olan, iki ayak üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, akıl ve düşünme yeteneği olan en gelişmiş canlı 2) Kişi, şahıs, âdemoğlu, âdem evladı O yaşta insan hiç düşünmeden sadece yaşamaya bakar. H. Taner 3) sf., mec. Huy ve ahlak … Çağatay Osmanlı Sözlük
muhtelif — sf., Ar. muḫtelif 1) Çeşit çeşit, çeşitli Genç kız ve arabacı, birbirlerine muhtelif hislerle bakışarak beklediler. P. Safa 2) esk. Zıt, birbirini tutmayan … Çağatay Osmanlı Sözlük
from Publication digest https://ift.tt/3gaGQ67
comments powered by Disqus